
Hisila Yami, nam-ı diğer Yoldaş Parvati, 50 yaşında; Nepal’in en etkin kadın Maoist lideri, Maoist gerillaların kavgacı ve hırpani görünümlü olduğu mitini boşa çıkarıyor. Hoş tavırlı, yumuşak dilli ve sıkça gülümsüyor. Hindistan ve İngiltere’de eğitim almış; Maoistlerin 11 yıl süren silahlı mücadelesi sırasında yer altına çekilmeden önce ise 13 yıl boyunca bir kolejde ders vermiş bir mimar. Gerilla kamplarından Turizm Bakanlığı’na kadar önemli olaylarla dolu bir yolculuk yaşamış Hisila. Politik olarak üst düzeyde olmasına karşın –Birleşik Nepal Komünist Partisi – Maoist (BNKP-M) Politbüro üyesi, eski bir Bakan ve BNKP-M’nin ideolojik fount’u Baburam Bhattarai’ın eşi gibi sıfatları taşımasına rağmen– Hisila Yami’nin tavırlarına mütevazilik hakim.
»Yıllarca süren şiddetli bir savaşın ardından, Kurucu Meclis seçimlerinde Maoistlere zaferi getiren şey neydi?
Silahlı mücadelemiz bir halk savaşıydı. Nepal halkı yoz ve yetersiz bir hükümete karşı tahammül edemez duruma gelmişti. Kral ve sol dışındaki diğer partiler yerleşik Hindu inanç sistemlerini destekleyip bundan yararlanıyorlardı. Ordunun monarşiyi ve emperyalizmi desteklemesiyle halk kimin tarafında olduğunu gördü. NKP-M (Nepal Komünist Partisi – Maoist) bütün bu güçlere karşı toptan bir savaş ilan etti. Öyle ki Katmandu’yu ele geçirmeyi bile düşündük fakat bunun yerinde olmayacağını fark ettik. Ayrıca, Hindistan’ın ve Çin’in buna nasıl bir tepki vereceğini biliyorduk.
Maoistler popülerlik kazanmaya başladı, stratejimiz de hız kazanıyordu; çünkü hükümetin gerçekleştiremediği şeyleri yapıyorduk. Söz gelimi, adalet Katmandu merkezliydi ve işlerliği yoktu. Bunun karşılığında biz biri kadın biri erkek olmak üzere her bölgeye iki resmi görevli tayin ettik. Ayrıca ana hatlarıyla bir bankacılık sistemini ve küçük ev sanayini başlattık. Halk, eşitlik ilkelerimizi biliyor ve takdir ediyordu.
»Reel politikayla uğraşmak Maoistler açısından ne tür zorluklar taşıyor?
Çok partili parlamenter demokrasiye dahil olmak, komünist devrim modellerinden kesin bir ayrılığı ifade ediyor. Öte yandan, savaş ve demokrasi arasında diyalektik bir ilişki var. Nepal, zengin bir sol geleneğe ve harekete sahip, kızıl hareketin pek çok tonunu barındırıyor. Barış sürecinde tüm avantajı kullandık. Kurucu Meclis toplantılarında, kadrolarımızı izliyorum ve onların parlamento usullerini ne kadar kısa süre içinde öğrendiklerini görüp hayret ediyorum. Fakat yine de mücadele aktif biçimde sürüyor. Şimdi sözcüklerle sürdürüyoruz kavgamızı, silahlarla değil – Anayasa taslağı hazırlarken kullanılacak ifadeler üzerine tartışmalar yürütüyoruz (gülümsüyor).
»Şu anda yaşanan çıkmaza yol açan engeller nelerdir?
Bize yönelik en güçlü muhalefet ordu kanadından yapılıyor; çünkü parlamenter bir demokraside ordunun hakimiyeti tartışmaya açılır. Monarşi döneminde sahip oldukları dokunulmazlıklarını hatırlıyorlar ve bu yüzden de sahip olduğumuz eşitlikçi ideallerden ve sivillerin hakimiyeti fikrinden hoşlanmıyorlar. Nepal Kongre Partisi gibi Marksist olmayan diğer partiler de orduyu kendilerini kurtaracak son güç olarak görüyorlar ve bu yüzden de birbirlerine ve emperyalist ajanlara sıkı sıkıya tutunuyorlar. Kapsamlı Barış Anlaşması şunu açık olarak belirtmiştir ki Halk Kurtuluş Ordusu kadroları Nepal Ordusuna entegre edilecektir. Genelkurmay başkanı bu kararı ihlal edecek biçimde davrandı. Ordunun monarşiye gösterdiği bağlılık çok iyi bilindiğinden, generallerin görev sürelerinin uzatılmamasını önerdik. Aslında, Polis ve paramiliter kuvvetlerin üst düzey rütbelerine yeni subaylar atandı ve biz buna karşı çıkmadık. Fakat ordu söz konusu olunca, aynı anlayış geçersizleşti; yeni subaylar yerine kıdemli generallerin görevde tutulması gündeme geldi. Mevcut çıkmazı sona erdirmekte istekliyiz ve esnek olmak istiyoruz fakat esnekliğimizin de bir sınırı var.
»Parti içinde demokrasi var mı?
NKP-M’de parti içi demokrasi çok güçlüdür. Prachanda fikir çeşitliliğini teşvik ediyor ve ekibi bir arada tutmak konusunda da yetenekli. Parlamenter çerçeve içinde mücadele etmemizi onaylamayan kimseler var. Fakat yine de sağlam bir şekilde yürüyoruz.
»Silahlı mücadele yolunu kesin olarak terk mi ettiniz?
Şu an için şiddet yolunu bıraktık. Gerçekte, Halk Kurtuluş Ordumuzun Nepal Ordusuna entegre olmasını istiyoruz, böylece kadrolarımız iyi bir eğitim alabilecekler. Bize göre, bu yeniden inşa uygulamasının bir parçasıydı. Fakat ordu son derece feodal bir yapı, dolayısıyla bizim isteğimize direniyor. Eğer barış süreci uzarsa kadroların bir kısmı saflarımızı terk edebilir. Bazı kadrolarımız ayrılıp Terai hareketine katıldı. Partimiz içinde bile yeniden devrim yoluna girmek isteyenler var.
»Diğer Güney Asya ülkelerinde federal adem-i merkeziyet uygulaması kolektif ruha baskın gelmiş durumda. Bu hataya düşmemek için neler yapacaksınız?
Parlamenter demokraside, federalizm bütün herkese ulaşmaya yardımcı olur. Kurucu Meclis’te bunun üzerinde tartışıyoruz, bütün toplulukları kapsayabilmek için 15 eyalet kurulmasını öneriyoruz. Nepal’de dini ve etnik çatışmalar da yaşanmaktadır. Terai bölgesinde Hindular ve Müslümanlar arasında çarpışmalar yaşanıyor. Fakat Hindistan’da yaşandığı gibi şiddetli değil. Bununla birlikte, Maoistler olarak bizler inanıyoruz ki ekonomik gelişmeler sağlandıkça dini ve etnik duyarlılıklar yok olmaya başlayacak. Nepal’deki üç bölgenin tümünün de ekonomik yönden kendine yetebilir ve entegre hale gelmesi gerekiyor, böylelikle çatışmalara son verilebilir. Adım adım ilerleyen bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.
»Bir ülkenin anayasasını oluşturma uygulaması içinde yer almak çok önemli. Oluşturulacak Anayasanın özellikle kadınlar açısından ilerici bir nitelikte olacağını nasıl temin ediyorsunuz?
Bu tarihsel an için çok uzun süredir hazırlanıyoruz. Kadınlar Kurucu Meclis’in planlama ve geliştirme üzerine kurulan alt komitelerde çalışıyor. Farklı politik partileri temsilen Dalit, Sherpa, Madhesi ve Müslüman topluluklarından genç kadınlar yer alıyor komitelerde. Kadınların, dalitlerin ve akla gelen diğer marjinalize edilmiş grupların çıkarlarını gözeterek toprak reformu planları yapıyorlar. Yüksek Mahkeme’nin bir hükmü gereğince, ‘üçüncü cinsiyet’ cinsel kimliğin tanınan bir kategorisi olacak. Nepal toplumu cinsel kimlikler ve tercihler konusunda oldukça liberal. Sunil Pant, Nepal’in gay olduğunu açıklayan ilk Parlamenteri.
»Gelinen bu noktada, Hindistan’ın Nepal’de oynayacağı rol konusunda neler düşünüyorsunuz?
Hindistan’ın daha olgun bir rol oynaması gerekiyor. Genelkurmay başkanı Katawal’ın anayasaya aykırı işlemleri üzerinde tartışmalar sürerken, Hindistan onu destekledi ve her zaman için monarşiyi desteklemiş ve desteklemeye devam eden ve statükocu bir orduya teslim olmamız için bize baskı yaptı.
»Hindistan hükümeti HKP (Maoist)’i terörist olarak ilan etti ve faaliyetlerini yasakladı. Buna tepkiniz nedir? HKP (Maoist) ile bağlarınız var mı?
Silahlı bir örgütü yasaklamak asla işe yaramayacaktır. Ekonomik meseleler ekonomik önlemler aracılığıyla halledilmeli. HKP kendi işlerine yoğunlaşmış durumda. Biz ise kendi işlerimize. Onlara yönelik sempati duyuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder